Mayıs 31, 2010

yetmişsekiz

baloooooo varmış yıl sonu balosu hemde 
mezuniyet balosuymuş birde 
ve bende mezun oluyormuşum 
1 hafta sonraymış
  ben şimdiden hazırlık yapmaya başladım bile. 
yıllar ne çabuk geçti 
gözümü açıp kapatamadım bile 
birden bitiverdi herşey..
ve benim sevgili arkadaşlarım bugün bizdeydiler 
yedik içtik sohbet ettik 
ordan burdan.
bundan 1 yıl önce neler konuşuyorduk 
şimdi nelerrr diye eskiyi hatırladık bir an.
bir hüzün çöktü hepimizin üstüne 
ağlamaklı olduk..
sonra konuyu değiştirip gülmeye başladık yeniden 
onlar gitti ve ben hala ağlamaklıyım sanırım..  
amaaaa 
her bitiş bir başlangıç demeliyim 
ve kendime gelmeliyim :) 

Mayıs 30, 2010

yetmişyedi

bundan sonra tahmin yapmayı düşünmüyorum 
çünkü eurovision tahminlerimde fazlasıyla çuvalladım :))
ayrıca çok da beğenmediğim bir şarkının 2. olmasına şaşırdım 
sanırım ben daha iyi şarkılar bekliyordum:) 
bu sene Almanya 246 puanla birinci olurken 
geçen yıl Norveç 387 puanla bir ilke imza atmış..
ama hak etmişlerdi doğrusu..
rimi rimi ley ve süper star gibi şarkılardan sonra  
umarım daha doğru seçimler yapabiliriz 
yinede büyük bir başarı oldu bizim için 
teşekkürler manga :))




bu arada Almanya'nın şarkısının sözleri;



Landrut

Senin için her yere gittim
Senin için saçımı bile yaptım
Yeni iç çamaşırı satın aldım, rengi mavi
ve onları sadece diğer gün diydim
Aşk biliyorsun senin için savaşırdım
Balkon ışığını senin için açık bırakırdım
Tatlı ya da zalim ol farketmez
Seni her halükarda seveceğim
Aşk ah aşk
Sana senin için neler hissettiğimi söylemem gerek
Çünkü ben ah aşksız tek bir dakika bile yaşayamam
Bir uygu gibi
Çevrende bir yörüngedeyim
Ve geceye doğru küserdim
Sensiz bir dakika bile yaşayamam
Aşkım sana korkunç şekilde bağlandım
Senin için sahip olduğum en iyi şeyi sakladım
Bazen beni üzüyor ve hüzünlendiriyorsun
Başka bir yolu yokmuydu
Aşkın amacım doğru ve gerçek
Aşk tanrısının okları sadece senin için
Senin için ayak tırnağımı bile boyadım
Bunu daha geçen gün yaptım
Aşk ah aşk
Sana senin için neler hissettiğimi söylemem gerek
Çünkü ben ah aşksız tek bir dakika bile yaşayamam
Bir uygu gibi
Çevrende bir yörüngedeyim
Ve geceye doğru küserdim
Sensiz bir dakika bile yaşayamam
Aşk ah aşk
Sana senin için neler hissettiğimi söylemem gerek
Çünkü ben ah aşksız tek bir dakika bile yaşayamam
Nereye gidersen seni takip ederim
Yürüyüş hızını sen belirle biz hızlı ya da yavaştan alırız
Senin yolunda izleyeceğim
Beni yakaladın, beni yakaladın
Yer çekiminden daha kuvvetli bir güç
Fizik bu, kaçış yok
Aşkın amacım doğru ve gerçek
Aşk tanrısının okları sadece senin için
Senin için ayak tırnağımı bile boyadım
Bunu daha geçen gün yaptım.




Mayıs 29, 2010

yetmişaltı

bunlar benim diyet yiyeceklerim (mısır ve pirinç patlağı) 
çok güzel gözüküyor demi..
yemeside bir o kadar zevkli çıtır çıtır şirin bişey :)
bu akşam eurovision var çok heyecanlıyım :))
ama şarkıdan pek umutluda değilim 
mangadan daha iyisini beklerdim doğrusu:(
umarın derece elde edebiliriz 
açıkçası ben Ermenistan'ın 1.olabiliceğini düşünüyorum 
neyse hayırlısı olsun izleyelim görelimmm :)

Mayıs 27, 2010

yetmişbeş

ahh benim canım kedim nasılda uyuyorr..
kendisi bu aralar tüy dökme mevsiminde olduğundam dolayı 
çok hasret kaldım eskisi gibi sarılamıyorum ona..
tabiii bu soğukluğumun oda farkında 
bu yüzden bana eskisi kadar çok yaklaşmıyor :(
ne zaman biter acaba tüy dökmesi 
daha fazla dayanamıcaaaaaammmmmm  :)

yetmişdört:kahve keyfi

neyse haliiiiiiiiiiiiiiim çıksın falim :)

yetmişüç

yetmişiki

yetmişbir

yetmiş

motorun  üzerinde uyuklarken gördük bu kediyi ( sağdaki ) 
abbuşa ne kadarda çok benziyor öyle değil mi?
bu arada soldaki abbuş :)

Mayıs 24, 2010

altmışdokuz

bu hafta sonu Edremitte küçük bir tatil yaptım ailemle birlikte.
sizler için çok güzel fotoğraflar çekeceğimi umarken 
havanın azizliğine uğradığımdan umduğumu bulamadım..
oysa ben neler neler hayal etmiştim :(
ama çokta kötü değiller hani ve 
2. resim benim favorim sizinkisi hangisi?...

altmışsekiz:bir kırkayağın yolculuğu

Edremitten dönerken yemek yemek için durduğumuz yerde rastladım bu küçük kırkayağa..
o kadar canlı ve güzel renkleri vardı ki fotoğrafını çekmeden duramadım..
ağaçlarından düşmüştü masanın üzerine ve amacı yere inmekti çok defa denedi ama hiç başaramadı..
ona göre ne kadar büyüktü kim bilir o küçücük masa :)
sevimli gözleriyle gülümsedi sanki bana 
ve bende dayanamayıp bir sopayla bıraktım onu çimenlerin üzerine =)
sevgili kırkayak hoşçakal diyerekten...


Mayıs 18, 2010

altmışüç

bugün Bursada bir kış bir kıyamet..
1.000 ton su fışkırdı gökyüzünden kendimi eve nasıl attığımı bilemedim :)
bundan iki gün öncede lodos aldı başını gitti ...
(hava durumuna benzedi burası)
birde sevgili ablam nilü bana tatlı blog ödülünü yollamış 
ablamdan olsa bile  yinede sevindim :)...
neyse ben şimdi sizi rüzgarın kızı ile baş başa bırakayım..


hangi okyanus derin gözlerinden?
hangi fırtına güçlü nefesinden?
rüzgarın kalbini götür uzaklara..
hangi okyanus büyük kederinden?
hangi kahraman cesur yüreğinden?
rüzgarın nefesini götür uzaklara..
uzat mavi gökyüzünden
özgürlüğün tılsımını
meydan oku, tüm dünyaya haykır!
rüzgarın kızı
acımasız fırtınalar
kırsa da kanatlarını
bulutlardan düşsen bile doğrul!
rüzgarın kızı..

Almora-kıyamet senfonisi

Mayıs 12, 2010

Mayıs 10, 2010

Mayıs 09, 2010

elliyedi

bütün anneciklerin anneler günü kutlu olsunn :)

ellialtı

hafta sonu annemle birlikte 'Klasik Türk sanatları'sergisine gittik.
eserlerin hepsi çok güzeldi.
ama fotoğraf makinemin azizliğine uğradığım için 
renk ayarlarında sorun oldu:(
bu yüzden bütün tabloları sizinle paylaşamıyorum.




sergiden sonra arkadaşlarla birlikte okey keyfi yapalım dedik.
ve hafta sonu böylece bitmiş oldu...
yeni hafta sonları beni bekler :)

Mayıs 07, 2010

ellidört

 

Kuslarin hukumdari olan Simurg Bilgi Agaci'nin dallarinda yasar ve her seyi bilirmis. 
Bu kusun ozelliği 
gözyaşlarının sifalı olması 
ve yanarak kul olmak suretiyle olmesi, 
sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir..

Kuslar Simurg'a inanir 
ve onun kendilerini kurtaracagini dusunurmus. 
Kuslar dunyasinda her sey ters gittikce 
onlar da Simurg'u bekler dururlarmis. 
Ne var ki, 
Simurg ortada gorunmedikce kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmisler. 
Derken bir gun uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadindan bir tüy bulmus. 
Simurg'un var oldugunu anlayan dunyadaki tum kuslar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip 
yardim istemeye karar vermisler. Ancak Simurg'un yuvasi, 
etekleri bulutlarin uzerinde olan Kaf Dagi'nin tepesindeymis. 
Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmis, 
hepsi birbirinden cetin yedi vadi... 
Kuşlar, hep birlikte göğe dogru ucmaya baslamislar. Yorulanlar ve dusenler olmus... 
"Ask denizi"nden gecmisler once...". 
"Ayrilik vadisi"nden ucmuslar..." . 
"Hirs ovasi"ni asip, 
"kiskanclik golu"ne sapmislar... 
Kuşlarin kimi "Ask denizi"ne dalmis, 
kimi "Ayrilik vadisi"nde kopmus suruden... 
Kimi hirslanip dusmus ovaya, 
kimi kiskanip batmis gole... 
Yedi vadi uzerinden uctukca sayilari gittikce azalmis. 
Ve nihayet 
beş vadiden gectikten sonra gelen Altinci Vadi 
"saskinlik" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokolus"ta 
bütün kuslar umutlarını yitirmiş... Kaf Dagi'na vardıklarında geriye otuz kus kalmış. 
Sonunda sırrı, sözcükler cözmüs: 
Farsca 'si', 'otuz' demektir... 
'murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasini bulunca anlamislar ki;
 "Simurg - otuz kuş" demekmiş. Onlarin hepsi Simurg'mus. 
30 kus, anlamislar ki, 
Aradiklari sultan, kendileridir 
ve 
Gercek yolculuk, 
Kendine yapılan yolculuktur...

elliüç

bu gün eve geldim ve  fotoğraf bloglarında dolanırken 
birde baktım ne göreyim 
herkes hıdrellez ile illgili fotoğraflar yazılar daha neler neler eklemişler..
ama benim bununla ilgili hiç fotoğrafım yok 
ve ben hiç hıdrelelz kutlamalarına katılmadım dedim kendi kendime.
o zaman bende baharı müjdelemeliyim bir şekilde 
ve evet sizinde gördüğünüz gibi bahar geldiiii oleyyyy :)

gelelim hıdrellezin hikayesine..

Hıdrellez, bütün Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir.
 Ruz-ı Hızır olarak adlandırılan hıdrellez günü, 
Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. 

Mayıs 06, 2010

Mayıs 05, 2010

kırksekiz

Her şey bekleyebilir sanıyorlar .
Çocuğun büyümesi acının hafiflemesi.
Oysa ne zaman sıkılsak akşam oluyor.
Zamanın içinden geçiyoruz.
Zaman içimizden geçiyor...

kırkyedi


Masallar
Daha uyanmamalıydık masallardan.
Ne zaman bitti o eşsiz ormanlar, yollar? 
Ne zaman ayrıldı yolları şehzade ile ipek kızın?
Ve ne zaman vazgeçti yakışıklı prens yüzyıl uyuyan güzeli uyandırmaktan? 
Ne zaman yoruldu aladdin lambasını ovmaktan? 
İyilik perileri, sevimli cinler şimdi neredeler? 
Daha uyanmamalıydık...
Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde.
Bir şey oldu, bir yerlerde.
Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.Dinlemez olduk ve anlatmadık bir daha.
Belki anlatılacak masalımız kalmadı, çabuk yordu hayat bizi.
Oysa ne güzeldi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu, Kaf dağının ardındaki o gizemli ülke, lal bir oba uşağı ile güzeller güzeli bey kızının baş kaldıran sevdası.
Nasıl özlüyoruz geçmişi...
Neden özler ki insan? 
Hele birde mutsuz bir çocuksanız...
Çocuktuk çünkü.
İnanıyorduk.
Köprüler geçmemiş, aldatmamış, aldatılmamış, bedeller ödememiş, ayrılık ve hasret mektupları okumamıştık.
Ve dizlerimizi kanatmamıştı henüz hayat.
İnanıyorduk, duruyduk, saftık, çocuktuk.
Şimdi anlatacak bir masalımız bile yok, bir köşesine sığınacak...

İclal Aydın
BU SİTEDEKİ tüm FOTOĞRAflar AKSİ BELİRTİLMEDİKÇE bana AİTTİR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU UYARINCA; lütfen İzİnsİz kullanmayınız..

Hakkımda

Fotoğrafım
92 yılında Bursa'da hayata gözlerini açan bu kızcağız arada bir kaç yıl İstanbul'da olsada şimdi hala Bursa semalarında dolanmakta.. liseden mezun olmak üzere olan bir ygs genci..

İzleyiciler